Saturday, February 23, 2008

ROMAN JAKOBSON

rus asıllı abd’li dilbilimci roman jakobson 1896 yılında moskova’da doğmuş ve 1982 yılında boston’da hayatını kaybetmiştir. moskova üniversitesi’nde slav filolojisi ve karşılaştırmalı dilbilim alanında eğitim görmüştür. öğrencilik yıllarında bazı araştırmacılarla (bu araştırmacılar ileride “rus biçimcileri” olarak adlandırılacaktır) bağlantı kurup onlarla birlikte çalışmaya başlamıştır.1915’te moskova dilbilim çevresi’nin kurulmasına katkıda bulunmuştur. 1920’de prag’a yerleştikten sonra şiir dili (çek şiiri üstüne,1923) ve islav dillerinin karşılaştırmalı sesbilgisi (rusça’nın sesbilimsel evrimi üstüne açıklamalar, 1929) konularında çalışmıştır.1926 yılında prag dilbilim çevresi’nin kuruluşuna katılıp 1938’e kadar bu dilbilim kuruluşunun başkan yardımcılığını yapmıştır. 1938’de danimarka’ya yerleşmiş ve yeni kurulmuş olan kopenhag dilbilim çevresi üyeleriyle bağlantı kurmuştur. daha sonra norveç’e gidip çocuk dili, sözyitimi ve genel ses yasaları (1941) adlı yapıtını yayımlamıştır.1941 yılında abd’ye gitmiştir. önce new york’ta daha sonra harvard üniversitesi’nde dersler vermiştir. 1957’den itibaren de massachusetts ınstitute of technology’de dersler vermiştir.araştırmalarını bilim dalları arasında çeşitli ilişkiler kurarak sürdürmüş olan jakobson, dilbilimin birçok alanına ilişkin çalışmalar yapmıştır:* sesbilim (ikincilik kuramı)* ruhdilbilim (çocuğun dili edinmesi ve sözyitimi sorunları)* bildirişim kavramı ile dilin yapısı arasındaki bağıntılar (dilsel işlevler kuramı)* şiir dilinin incelenmesiinceleme, araştırma, çözümleme türünden çok sayıdaki yazılarının en önemlileri 4 ciltte toplanmıştır:ı. ı. phonological studies (sesbilimsel incelemeler)ıı. ıı. world and language (dünya ve dil)ııı. ııı. the poetry of grammer and the grammer’s of poetry (dilbilgisinin şiiri ve şiirin dilbisi)ıv. ıv. slavic epic studies (slav destan incelemeleri)“çevirinin dilsel görünümü” (1966) adlı makalesinde dilbilim ile çeviri arasındaki ilişkiyi inceler. sözsel bir göstergenin “verbal sign” (sözlü işaret), 3 değişik biçimde yorumlanabileceğini belirtir. ona göre eğer dilsel işaretler, aynı dilin göstergeleriyle yorumlanıyorsa diller arası (interlingual); dilsel olmayan veya dil dışı sistemlerin göstergeleriyle yorumlanıyorsa göstergeler arası (intersemiotic) çeviri yapılıyor demektir. ahmet mithat efendi’nin “henüz on yedi yaşında”(1881) romanının osmanlı türkçesi’nden türkiye türkçesi’ne aktarılması, diliçi (intralingual) çeviridir.orhan pamuk’un “kara kitap” (1990) romanının türkçe’den ingilizce’ye çevrilmesi, diller arası (interlingual) çeviridir.barış pirhasan’ın, bilge karasu’nun kaynak dili türkçe olan öyküsünü okuması, öyküden esinlenerek erek dili farklı ingilizce bir senaryo yazması ve sürecin sonunda bu senaryodan aynı erek dil sistemi içinde kalarak görsel bir metin oluşturması, hem diller arası (interlingual) hem de göstergelerarası (intersemiotic) bir çeviri yapıldığını gösterir.jakobson çeviride eşdeğerliliğin olamayacağına inanır. makalesinde, 3 tip çeviride (özellikle de diller arası çeviride) kaynak metin ve erek metin arasında tam bir eşdeğerliliğin olamayacağını belirtir. çevrilemezlik (untranslatability) kavramını gündeme getirmiştir. ona göre çeviri, bir edebiyat metninden sinemaya, dansa, resme veya müziğe yapılan göstergelerarası kaydırmadır. (intersemiotic transposition)

rus asıllı abd’li dilbilimci roman jakobson 1896 yılında moskova’da doğmuş ve 1982 yılında boston’da hayatını kaybetmiştir. moskova üniversitesi’nde slav filolojisi ve karşılaştırmalı dilbilim alanında eğitim görmüştür. öğrencilik yıllarında bazı araştırmacılarla (bu araştırmacılar ileride “rus biçimcileri” olarak adlandırılacaktır) bağlantı kurup onlarla birlikte çalışmaya başlamıştır.1915’te moskova dilbilim çevresi’nin kurulmasına katkıda bulunmuştur. 1920’de prag’a yerleştikten sonra şiir dili (çek şiiri üstüne,1923) ve islav dillerinin karşılaştırmalı sesbilgisi (rusça’nın sesbilimsel evrimi üstüne açıklamalar, 1929) konularında çalışmıştır.1926 yılında prag dilbilim çevresi’nin kuruluşuna katılıp 1938’e kadar bu dilbilim kuruluşunun başkan yardımcılığını yapmıştır. 1938’de danimarka’ya yerleşmiş ve yeni kurulmuş olan kopenhag dilbilim çevresi üyeleriyle bağlantı kurmuştur. daha sonra norveç’e gidip çocuk dili, sözyitimi ve genel ses yasaları (1941) adlı yapıtını yayımlamıştır.1941 yılında abd’ye gitmiştir. önce new york’ta daha sonra harvard üniversitesi’nde dersler vermiştir. 1957’den itibaren de massachusetts ınstitute of technology’de dersler vermiştir.araştırmalarını bilim dalları arasında çeşitli ilişkiler kurarak sürdürmüş olan jakobson, dilbilimin birçok alanına ilişkin çalışmalar yapmıştır:* sesbilim (ikincilik kuramı)* ruhdilbilim (çocuğun dili edinmesi ve sözyitimi sorunları)* bildirişim kavramı ile dilin yapısı arasındaki bağıntılar (dilsel işlevler kuramı)* şiir dilinin incelenmesiinceleme, araştırma, çözümleme türünden çok sayıdaki yazılarının en önemlileri 4 ciltte toplanmıştır:ı. ı. phonological studies (sesbilimsel incelemeler)ıı. ıı. world and language (dünya ve dil)ııı. ııı. the poetry of grammer and the grammer’s of poetry (dilbilgisinin şiiri ve şiirin dilbisi)ıv. ıv. slavic epic studies (slav destan incelemeleri)“çevirinin dilsel görünümü” (1966) adlı makalesinde dilbilim ile çeviri arasındaki ilişkiyi inceler. sözsel bir göstergenin “verbal sign” (sözlü işaret), 3 değişik biçimde yorumlanabileceğini belirtir. ona göre eğer dilsel işaretler, aynı dilin göstergeleriyle yorumlanıyorsa diller arası (interlingual); dilsel olmayan veya dil dışı sistemlerin göstergeleriyle yorumlanıyorsa göstergeler arası (intersemiotic) çeviri yapılıyor demektir. ahmet mithat efendi’nin “henüz on yedi yaşında”(1881) romanının osmanlı türkçesi’nden türkiye türkçesi’ne aktarılması, diliçi (intralingual) çeviridir.orhan pamuk’un “kara kitap” (1990) romanının türkçe’den ingilizce’ye çevrilmesi, diller arası (interlingual) çeviridir.barış pirhasan’ın, bilge karasu’nun kaynak dili türkçe olan öyküsünü okuması, öyküden esinlenerek erek dili farklı ingilizce bir senaryo yazması ve sürecin sonunda bu senaryodan aynı erek dil sistemi içinde kalarak görsel bir metin oluşturması, hem diller arası (interlingual) hem de göstergelerarası (intersemiotic) bir çeviri yapıldığını gösterir.jakobson çeviride eşdeğerliliğin olamayacağına inanır. makalesinde, 3 tip çeviride (özellikle de diller arası çeviride) kaynak metin ve erek metin arasında tam bir eşdeğerliliğin olamayacağını belirtir. çevrilemezlik (untranslatability) kavramını gündeme getirmiştir. ona göre çeviri, bir edebiyat metninden sinemaya, dansa, resme veya müziğe yapılan göstergelerarası kaydırmadır. (intersemiotic transposition)
işlevsel dilbilimin önde gelen kuramcılarındandır. rusya’dan ayrılarak prag üniversitesi’nde öğretim üyeliği yaptığı sırada prag dilbilim çevresini katılır. saussure’ün açtığı yolda ilerleyen bu çevre , dilbilimcinin her zaman işlevi göz önüne alması ve her olguyu yer aldığı dizgeye bağlaması gerektiğini;bir öğenin işlevi ancak bu düzlemde kavranabileceği için de eşsüremsel çözümlemenin zorunlu olduğunu savunurlar.( tahsin yücel/yapısalcılık sf.34)prag dilbilim çevresine sonradan katılan 3 rus göçmen; n.s. trubetzkoy, r. jakobson ve s.korcevkiy’in bu etkinliğe büyük katkıları olur. turbetzkoy sesbilimi kurup geliştirenlerin başında yer alır. jakobson çevreyle rusya’da yazın ve dil araştırmalarına yeni bir soluk getirmiş olan biçimcilik akımı arasında bir köprü kurar.prag dilbilim çevresinin dilbilime en büyük katkısı saussure’ün bile olanaksız gördüğü bir işin üstesinden gelerek sözsel yani bireysel sesleri incelemekten öteye geçmeyen sesbilgisini aşmış ve dilsel sesleri inceleyen sesbilimi kurmuş olmasıdır.dildeki sesler dizge içinde ayırıcı bir işlev gerçekleştirdikleri oranda dilbilimin kapsamına girerler ve bu düzlemde iki bireysel göstereni birbirinin karşıtı durumuna getirmezler. bu görüşten yola çıkılarak birbiriyle tümden özdeşleşmeyen 2 sesin aynı sesbilimsel birimin sesbilgisel gerçekleşimleri mi yoksa birbirinden ayrı 2 sesbilimsel birim mi olduğu belirtilmiştir. tüm dilbilim araştırmalarına ışık tutacak bir sonuç,örnek nitelikte bir yöntemsel aşamadır bu: dilbilimsel birimlerin belirginlik ve geçerlilik kazanabilmeleri için ayırıcı bir değer taşımaları gerekmektedir artık. yapı kavramını da ilk kez prag dilbilim çevresi üyeleri getirdikleri ya da geliştirdikleri ilkelerin yalnızca ses birimlerine değil, dilin tüm bölümlerine uygulanabileceğini söylerler.prag dilbilim çevresi’nin en üretken üyelerinden birisi olan roman jakobson ‘un aynı doğrultuda sürdürdüğü çalışmaları, özellikle de sesbilime, çocuk dili ve söz yitimine, değişik genel dilbilim sorunlarına ilişkin yayınları yapısalcılığın en verimli ve en esinleyici damarlarından birini oluşturur.saussure tekil nesne ya da olgularla dizge ya da yapı arasında ki karşıtlığı ortaya koymak için dil/söz karşıtlığı getirmişti. jakobson’da aynı ihtiyaçla izge/bildiri karşıtlığını getirir.yapısal dilbilimin oluşmasına büyük katkıda bulunmuş, yapısalcılığın değişik alanlara yayılmasını sağlayan çalışmalar yapmıştır. 1939’da abd’ye göç ettikten sonra çok yönlü etkinliklerde bulunmuş dilbilimi olduğu gibi yazınbilim,bildirişim kuramını, sinir dilbilimi yeni doğrultulara yönelten araştırmalar yapmıştır.dilin çağdaş dilbilimciyi ilgilendiren bir başka yönü de bildirilen iletilme sürecidir. bu konuda jakobson’un geliştirdiği çizge hemen herkesçe benimsenir. 1960 yılında yayımlanan “linguistics and poetics” adlı yazısında her türlü sözel iletişimin oluşturucu etkenleri konusunda kısaca bilgi vermek amacıyla “gönderici alıcıya bir bildiri gönderir.bir sonuç sağlanabilmesi için bildirinin göndermede bulunduğu bir bağlam( buna biraz bulanık bir terimle gönderge de denilir) alıcı tarafından kavranabilecek sözel ya da sözelleştirilebilir bir bağlam bulunması gerekir; sonra bildiri, tümüyle ya da bir ölçüde, hem gönderici, hem alıcı ( ya da başka terimlerle bildirinin izgeleyicisi ve çözüsü için) ortak bir izge gerektirir; son olarak bildiri bir değinim, gönderici ile alıcı arasında fiziksel bir oluk ve ruhbilimsel bir bağıntılama, iletişiöi kurmayı ve sürdürmeyi sağlayan bir değinim gerektirir.” dedikten sonra sözlü iletişimin “birbirinden ayrılmaz” olarak nitelediği öğelerini şu ünlü çizelgeyle gösterir.bağlamgönder .....bildiri.. alıcıdeğinimizgek.bühler’den esinlenerek ele aldığı bildirişim olgusuna ilişkin bu çizelge ile anlam sorunlarına eğilmiştir jakobson anlam sorunlarının kendileri için bir anlam taşımadığını söyleyenlerin savını çok güzel çürütür : “bu kişiler bunu söylerken, ne dediklerini biliyorlarsa anlam sorunu yalnız bu kesinlemeyle bile bir anlam kazanır; ne dediklerini bilmiyorlarsa o zaman da söylediklerinin hiçbir anlamı yok demektir” ( tahsin yücel / yapısalcılık/sf.49)jakobson’a göre , bu çizge başlıca altı işlev içerir :1- coşku işlevi2- çağrı işlevi3- yazınsal işlev (sanat işlevi olarak da adlandırılır)4- ilişki işlevi5- gönderge işlevi6- üstdil işlevijakobson’un bu işlevsel ayrımı dilin iki düzlemini yani sözce ve sözcelem düzlemlerini önemle ele almak gerektiğini gösterir. dilbilim uzun bir süre sözceyi incelemiş, anacak sözcelemeyi göz ardı ermiştir; ama jakobson’un iletişim çizgesinin gösterdiği gibi sözcelem de başlı başına bir inceleme alanıdır. sözün anlamı kadar o sözün nasıl söylendiği de bildirişimsel açıdan önemlidir ve jakobson bunu göstermeyi hedeflemiştir. bildirişim sürecinin çözümlemesi yapılırken işitim imgelerinin vurgu ve tonlaması bildirişimin yorumlanması açısından önemlidir. kısaca jakobson’un açtığı yoldan ilerleyen benveniste dilde nesnel bir söylem yoktur savına ulaşır. dilsel işlevler bildiri ya da söz çevresinde gerçekleşirken aynı bağlamda bu işlevlerin birinden öbürüne geçildiği, bir başka deyişle konuşucunun bunlardan birini ya da diğerini vurguladığı görülür. işte ,dilsel bildirişimi dil dışı bildirişimden ayıran özellikler de bu değişkenlik ve çeşitlilikten kaynaklanır. jakobson özellikle bu işlevlerin aynı anda bir arada bulunabileceğini belirterek yaygın bildirişim örneğinin kuruluğunu gidermiş,esnekleştirerek, sözcelerin anlamının, sürece katılan konuşucu ve dinleyicinin özellikleriyle nasıl biçimlendiğini araştıran bilginlere koşut olarak bildirişim olayının birçok yönünü aydınlatmıştır.sesbilim düzleminde, devimsel eşsürem kavramını geliştirmiş, ortaya attığı ikicilik kuramıyla ses birimleri oluşturan ayırıcı özellikler 12 karşıtlığa indirgemiş; çeşitli dillerdeki sesbirimleri oluşturan ayırıcı özellikler iki öğeli karşıtlıklara indirgenmiş,böylece çok tutumlu bir açıklama yöntemi ortaya çıkmıştır.: “ünlü olan/ ünlü olmayan, ünsüz olan/ünsüz olmayan, titreşimli/titreşimsiz, keskin/boğuk vb.” jakobson ve izleyicilerine göre, bu karşıtlıklarda yer alan ayırıcı özellikler bütün sesbirimlerini tanımlayabilecek yeterliliktedir ve söz konusu ayırıcı özelliklerin tanımladığı sesbirimler çocukta ilk gözlemlenen , sözyitiminde ise en son etkilenen sesbirimlerdir.kaynakça 1 -yücel, tahsin .: yapısalcılık can yayınları 20052 -vardar,prof.dr. berke .: dilbilimin temel kavram ve ilkelerimultılıngual yayınları 20013-vardar,prof.dr. berke açıklamalı dilbilim terimleri sözlüğümultılıngual yayınları 20024-akerson-erkman,fatma .: göstergebilime girişmultılıngual yayınları/20055-güz,nükhet .: etkili iletişim terimleri inkılap yayınları 2002

No comments: