Friday, February 22, 2008

Dilbilimde Yapısalcılık

DİLCİLİKTE YAPISALCILIK (STRUKTURALİZM) AKIMI:
XX. yüzyılda ortaya çıkan çeşitli dilcilik akımlarının içerisinde yapısalcılık önemli bir yer tutar. Günümüzde yapısalcılık son derece yaygın olan bir akımdır.
XX. yüzyılın birinci yarısında çeşitli bilim alanlarında yapı incelemeleri önem kazandı. Yapısalcılık terimi yapı analizi görüşünden türemiştir. Bu akım 1920’li yıllarda psikoloji, estetik, sosyoloji, tarih ve edebiyat dallarında kendisini hissettirmeğe başladı.
Dilcilikte yapısalcılığın oluşmasının kendine özgü bir tarihi vardır. Dilcilikteki yapısalcılık akımı, Psikoloji ve “Genç gramerciler” akımlarına karşı ortaya çıkmıştır. Daha 1870 yılında Bodyen’de Kurtene kendisinin iki ünlü görüşüyle, Dilin sistematiği ve Fonem nazariyesiyle yapısalcılık akımının teşekkülünde önemli bir rol oynamıştır. 1879 yılında Saussure, dil olgularına yapı yönünden yaklaşılması gerektiğini göstermiştir. Onun 1916 yılında basılan “Genel Dil bilimi Dersleri” adlı eseri daha sonra ortaya çıkacak olan yapısalcılığın temelini oluşturmuştur. Yapısalcılık akımı daha önce ortaya çıkmasına rağmen yapısalcılık terimi dilciliğe 1939 yılında girmiştir. V.Brendal’ın makalesinde dilcilikte yapı anlayışı ile ilgili terimlere geniş yer verilmiştir. Dilcilikte Yapısalcılık akımına “Yapısal dil bilimi” de denir. Yapısalcılık, dilin biçimsiz bir yığın olmadığını, dilin ayrı ayrı katmanlardan oluşan bir yapıya sahip olduğunu gösterir ve bu yapının özelliklerini araştırır.
Yapısalcılık Akımına Bağlı Okullar
XX. yüzyılın, dokuz yüz yirmili yıllarında, dilcilik bilimi Saussure’un temel tezleriyle gelişti. Onun tezlerinin çoğu genel bir karakter taşımaktaydı. Bunlar, genel bir dil teorisi oluşturuyordu. Fakat bu tezlerde, karanlık kalan meseleler de vardı. Saussure’ün bazı tezlerinde ortaya çıkan kusurlar, onun görüşlerinin farklı yorumlanmasına ve dil biliminde farklı ilmî okulların ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
Dilcilikte yapısalcılık akımının başlıca üç okulu vardır:
1. Prag Yapısalcılık Okulu
2. Kopenhag Yapısalcılık Okulu
3. Amerika Yapısalcılık Okulu
1. Prag Yapısalcılık Okulu: (Fonksiyonel Dilcilik)
Bu okul Saussure’ün fikirlerinin tesirinde kalan ünlü Çek dilci Vilem Mateziusun (1882-1945) tarafından kurulmuştur. V. Mateziusun 1926 yılında “Prag Dilcilik Derneği”ni kurmuş ve bununla da Prag okulunun temelini atmıştır. Bu derneğin etrafında esasında Slavyan ve German dilleri üzerinde çalışan bilginler toplanmışlardı. Çek bilginlerinden B. Gawranek, B.Trnka, Skaliçka, Y. Vahek, L. Novak ve diğerleri dış ülkelerde çalışan Rus dilcilerinden N.S. Trubetskoy, R.O. Yakobson, S.O. Kartsevskiy, Prag dilcilik derneğinin aktif temsilcileriydi.
Prag dilcilik okulunun üyeleri kendi eserlerini 1929 adıyla mecmua şeklinde yayınlamışlardır. Bu mecmuanın dünya dilciliğinin oluşmasında önemli bir yeri vardı.
“Eserler”in birinci cildinde Prag derneğinin tezleri neşredilmiştir. Bu tezler, Prag dilcilik okulu üyelerinin genel dilciliğe dair görüşlerini ve aynı zamanda bu okulun çalışma programını oluşturdu. ”Prag Dilcilik Derneği” 1935 yılından itibaren “Slovo a Hovesnast” adlı bir dergi çıkarmıştır. Bu dergi ve dernek birçok ülkenin dilcilerinin dikkatini çekmişti. Derneğin toplantılarında ve dergi sayfalarında Sovyetler Birliği, ABD, Fransa, İngiltere, Hollanda, Danimarka, Polonya ve diğer birçok ülkenin dilcileri bildiriler sunmuşlardır.
Prag dilcilik okulunun programının temelini “sistem” ve “fonksiyon” düşünceleri (kavramları) oluşturur. Prag dilcilerinin sistem düşüncesi, genç “grammatikler”in “atomizm” teorisine karşı geliştirilmişti. Onlar dilde birbirlerine bağlı ve birbirlerini tamamlayan çeşitli kategorilere ait sistemler olduğu fikrini savunuyorlardı.
Fonksiyon düşüncesi Prag okulu dilcilerinin düşünce sisteminin esasını teşkil ediyordu. Onlar dil bilimi analizine fonksiyonel açıdan yaklaşmayı uygun görüyorlardı. Dil olaylarını yaptıkları görev açısından tahlil etmek taraftarı olan Prag okulunun dilcilik görüşünü fonksiyon fikri belirliyordu. Fonksiyonalizm görüşü Prag dilcilik okulunu diğer dilcilik okullarından ayıran önemli bir özellikti. Prag dilcilik okulu daha çok fonksiyonoloji alanında çalışmalar yapmıştır. Fonoloji meseleleri N.S. Trubetskoy’un 1939 senesinde bastırdığı “Fonolojinin Esasları” adlı ünlü eserinde geniş ölçüde açıklanmıştır. Trubetskoy dil ile konuşma arasında farklılıklar bulunmasına dayanarak, konuşmaya has sesleri fonetiğin, dilin seslerini fonolojinin konusu olarak kabul ederek önemli bir ayırım yapmıştır. N.S. Trubetskoy eserinde yaklaşık olarak 200 dilin fonolojik karakterini belirtmiştir. N.S. Trubetskoy ve diğer dilciler araştırmalarında sesin bütün özelliklerini dikkate almış ve ayırıcı özelliklerinin üzerinde durmuşlardır. “Fonolojinin Esasları” adlı eserde Prag dilcileri fonoloji alanda ilmî çalışmaları tamamlamışlardır. Prag okullarının üyeleri dilciliğin diğer alanları ile de ilgilenmişlerdir. Gramer alanında araştırmalar yapmış, dillerin sınıflandırılması konusunda fikirler söylemiş, dil birliği problemini öne sürmüşlerdir.
Kopenhak Yapısal Okulu (Glossematik)
XX. yüzyılın 930’lu yıllarının başlarında Danimarka’da yapısalcılar, Kopenhak derneğini kurdular. Bu dernek 1931 senesinde Kopenhak yapısalcılarını bir araya getirmiştir.
Danimarka dilcilerinden Vigo Brondal (1887-1942), H. Uldal (1907-1957), Lui Yelmislev (2899-2965) Kopenhak dilcilik derneğinin kurucularıdır.
Kopenhak dilcileri ses bilimi (fonoloji) ve dilin yapısı meseleleri üzerinde çalışmışlardır. Onlar Prag okulu dilcilerin fonoloji teorisine karşı çıkmışlardır.
Kopenhak dilcileri kendi düşünce sistemlerine 1936 yılından itibaren “Glossematika” adını vermişlerdir. “Glossa” yunanca “dil” demektir. Glossematika geleneksel dilciliğe bir karşı çıkıştır.
Kopenhak derneğinin üyeleri kendi araştırmalarını yayımlamak için özel dergiler çıkarmışlardır. Onlar 1934 yılında “Bulletin du cercle Linguistigue de Copehnague”, 1939 yılında ise “Acta Linguictica” adlı dergi çıkarmışlar. Adı geçen sonuncu derginin çeşitli sayılarında glossematikanın en önemli meseleleri yer almıştır. 1939 yılında çıkan derginin ilk sayısında Vigo Brondal’ın “Yapısal Dil bilimi” makalesi yayımlanmıştır ve bu makale yapısalcılığın manifestosu sayılır. Burada yapısalcılık genel olarak ele alınmıştır. Dergide H. Uldal’ın “Glossematikanın Esasları” (1957), L. Yelmislev’in “Dil ve Konuşma (Söz)” (1942), “Dil biliminde Yapı Analizinin Yöntemleri” (1950-1951) makaleleri yayımlanmıştır.
Lui Yelmislev Kopenhak yapısalcılık okulunun ünlü simalarındandır. O, daha 1928 yılında bastırdığı “Genel Gramerin Prensipleri” adlı eserinde yapısalcılık teorisini açıklamıştır. Ünlü nazariyeci L.Mislev “lingustik Teorisinin Esasları” (1943) adlı tezinde glossematikanın prensipleri konusunu (teorisi) son şekline ulaştırmıştır.
L. Mislev Kopenhak Üniversitesi Felsefe Fakültesine bağlı Lingustik ve Fonetik enstitüsünün yöneticisi olarak çalıştığından mantık, özellikle de riyazi mantıkla ilgilenmiştir. Onu, matematik meseleleri de yakından ilgilendirmiştir. L. Mislev matematikle ilgilenen ilk dilcidir. O matematiksel metodları dilciliğe uygulamaya çalışmıştır.
Kopenhak dilcilik okulu evrensel bir dil bilimi teorisinin doğması için çok çalışmıştır. Bu problem glossematikte Saussur’un teorilerine dayandırılarak daha da geliştirilmiştir. Bu okul yapısalcılık tarihinde özel bir yere sahiptir ve dilciliğin gelişmesinde önemli rol oynamıştır.
Amerika Yapısalcılık Okulu (Deskriptif Dilcilik)
Amerika dilciliği XX. yüzyılın ilk yarısında çeşitli okulların, derneklerin ve düşüncelerin toplamı gibi görünüyordu. Deskriptivizm (Tasvircilik) bunların arasında en önde gelenlerindendi. Deskriptif dilcilik yapısalcılığın bir koludur. Bu dilcilik okulu, yapısalcılık prensiplerine dayanıyordu. Amerikalı deskriptivistler dilin gramer yapısına daha çok dikkat etmeleriyle diğer görüşlerden ayırıyorlardu. Onlara göre dilcilerin görevi dilin gerçeklerini, dil olaylarını kaydetmek ve tasvir etmekti. Dil olaylarına karşı bu yaklaşımları okulun İngilizce “to describe” (tasvir etmek)’ten gelen deskriptif adını almasına neden olmuştur. Deskriptivizm devrin sosyal-siyasi şartlarına bağlı olarak Amerika’da yaşayan yerli halkın (Kızılderililerin) dillerinin araştırılması ihtiyacı sonucunda oluşmuş ve ortaya çıkmıştır. Çok çeşitli olan Amerika Kızılderililerin dillerinin geniş tasviri sürecinde Amerika Yapısalcılık okulu şekillenmiştir. Bu okul 1933’ten 1957 yılına kadar çok hızlı bir ilerleme göstermiştir.
Frans Boas Amerikan yapısalcı okulunun kurucularındandır. (1858-1942) Amerikan dilcisi ve antropoloğu Boas, Almanya’da doğmuş, orada eğitim görmüş ve dilcilik ilmine yönelmiştir.
Amerika’da yaşayan ve yazı diline sahip olmayan Kızılderililerin dili F. Boas’ın dikkatini çekmiştir. O, Amerika Kızılderililerinin Dakot, Eskimos, Oneyda, Simsey ve diğerlerinin dillerini araştırarak kendi çabalarıyla öğrenmiştir. Bu halkların dilleri üzerinde ilmî araştırma yapmanın yanı sıra onların hayatı, âdet ve görenekleri ile de yakından ilgilenmiştir.
F. Boas, dilcilikte Hint-Avrupa dillerinin incelenmesi için belirlenmiş metodların Amerika Kızılderililerinin dillerinin öğrenilmesinde kullanmanın yararsız olduğunu göstermiştir. O, Kızılderililerin dillerinin incelenip, ortaya konulmasında yeni ve farklı metodlardan faydalanılması gerektiğini, yani dilin çeşitlerini (özelliklerini) ortaya koyan metotlardan yararlanılmasını öne sürmüştür.
F. Boas’ın teorik genel dil bilimiyle ilgili görüşleri onun “Amerika Kızılderililerinin Dillerine Dair Rehberlik” (1911-1922) adlı eserinde yer almaktadır. Burada deskriptif dilciliğin esas prensipleri de açıklanmıştır. F. Boas’ın ilmî usulleri Amerikan dilcileri E. Sapir ve L.Bloomfield tarafından iki ayrı yönde geliştirilerek devam ettirilmiştir.
Edward Sapir (1884-1939)
Dilci ve antropologtur. O, Avrupa, Asya ve Amerika kıtalarında yaşayan bir çok halkın dillerini biliyordu ve dil nazariyesinin problemleriyle uğraşıyordu. Onun ilmî faaliyetlerinde dilcilik ilminin meselelerini ortaya koymak, dillerin yeni tasnifini vermek, dil ve medeniyet ilişkisini belirtmek gibi meseleler önemli yer tutmuştur. Sapir, Kanada ve Meksika halklarının bir çoğunun dillerinin kuruluşunu öğrenmiş ve ortaya koymuştur.
Dil bilimi görüş ve yorumları onun “Dil” (121) adlı eserinde ve makalelerinde yer almaktadır. Amerika’da Yapısalcılığın gelişmesinde Sapir’in tesiri büyüktür. E. Sapir’in dille medeniyetin ilişkisi konusundaki görüşleri Amerika dilciliğinde dille medeniyetin, adet ve geleneğin münasebetini inceleyen “etnolingustik”in temelini oluşturmuştur. Sapir’in “etnolingustik” sahasındaki görüşlerini Benjamen Yorf (1897-1941) devam ettirmiştir. Sadece merak ettiği için bu konuda bilgi toplayan ve öğrenen Yorf 1930’lu yıllarda son derece derin ve güçlü fikirler öne sürmüştür. Dilcilikte Sapir, Yorf tahminleri çok meşhurdur.


Leonard Bloomfield (1887-1949)
Bloomfield, XX. yüzyıl Amerika dilcilik tarihinde Saussure kadar ünlü bir isimdir. Frans Boas’ın yolunda yürüyen Blomfield Şikago Üniversitesinde German filolojisi profesörsü olarak çalışmıştır. Bloomfield, 1933 yılında yayımlanan “language”, (“Dil”) adlı eseriyle meşhur olmuştur. O, bu eserinde dilciliğin görev, prensip ve metodlarını bilimsel bir şekilde açıklamıştır ve bu eser Amerika Üniversitelerinin kaynak el kitabı haline dönüşmüştür. Bloomfield, dili gramer yapısı bakımından her yönüyle açıklamıştır. Onun gramer nazariyesinde gramatikal yapı konusu önemli yer tutuyordu: O, dil bilgisinin temel kavramlarını açıklamak için de çok ciddi uğraş vermiştir. Sentaks sahasında da çok büyük başarılar elde etmiştir.
1936 yılında Bloomfield’in “Dil veya Düşünce” adlı makalesi yayımlanmış ve burada o, felsefî meselelerden söz etmiştir. Genel olarak Bloomfield’in dilciliğe dair görüşleri Amerikan yapısalcılığının gelişmesinde önemli rol oynamıştır ve bu görüşler öğrencileri Blok, Treycer, Hokkit, Herris, Glison ve diğerleri tarafından geliştirilmiştir.
1951’de Zelling Harris’in “Yapısal Dil bilimi Metotları” adlı eseri neşredilmiştir. Bu eser deskriptivizmin manifestosu sayılabilir.

Yapısalcılık Okulları Arasındaki İlişkiler
“Genç Gramerciler” dilin tarihi açıdan incelenmesine önem vermiştir. Oysa Yapısalcılık temsilcileri çağdaş dilin durumunu öğrenmeyi gerekli buluyorlardı.
Yapısalcılar dilin eş zamanlı planda öğrenilmesinin dilcilikte esas vazife olduğunu öne sürmüşlerdir.
Dilciliğin gelişmesi tarihinde yapısalcılık akımı içinde yer alan okullardan her birisinin kendine has bir yeri ve rolü olmuştur. Bunlardan Prag Yapısalcılık Okulu ses bilimi teorisi oluşturmakla, Kopenhak glossematikası dile bir gösterge bilimsel sistem olarak bakmakla, Amerika deskriptivizmi ise dilin gramatikal kuruluşunu (yapısının) birinci plana çıkarmakla dil bilimine hizmet etmiştir.